Sadece taştan bir yapı olarak görenler fena halde yanılırlar.
Üst üste aynı renkte kesme taştan, aynı cinsten yukarıya doğru şekil almış bir yapı olarak görenlere zaten bir sözüm olamaz.
Tevfikzade Ahmet Bey’in Şakir Usta’ya yaptırdığı, 7 kattan oluşan 250 kg ağırlığındaki saat ve topuzunun, dört tarafına zamanı gösteren saatin çanının sesinin kilometrelerce öteden duyulduğu bir sanat eseri olduğunun tespitini yaparak bir girizgah yapmam lazım.
Son zamanlarda saat kulesini canından bezmiş, yorulmuş, eziyet çeken, morali ve maneviyatı bozuk görüyorum.
Her gün ve günün her anında önünden, yanından, etrafından arzı endam ederek geçen Yozgatlılara sitemini duyaramamanın ıstırabını yaşadığını gözlemliyorum.
1897 yılından itibaren Yozgat’ın temsilini yapmak kolay mı?
Yozgat’ın siyasi, sosyal, kültürel, insani, ekonomik yükünü çekmek kolay mı?
İçerisinde yaşayan insanlara her zaman canlı, heyecanlı, başarılı mücadele ruhu vermek, onların derdine derman olmak kolay mı?
Her birisi kendisine kafasını kaldırıp her saat başı ikaz ederken, bazılarının abiden sıçrayarak “Ulan, beni korkuttun!” zehabını anlayışla karşılamak kolay mı?
Büyük camiye namaza gidenlere saygı duyarken, geceleri kafayı bulan insanları kimse görmesin diye bağrında saklamak, onları mazur görmek, sabaha her şeyi unutup normal hayatına dönecek olan kendine sığınanların sırrını saklamak büyük bir tahammül değil de nedir?
Cumhuriyet Meydanı’nda toplaşan insanlara yüksek sesle “Benim pekmezim daha tatlı, bana gelin, benim tarafımda durun, benim partime oy verin, benim fikirlerimi onaylayın, benim malımı satın alın, benim istemediğim dükkanlardan mal almayın” diyerek, dünyanın çeşitli yerlerinde eza, ceza, cefa çeken mazlumlara destek olanların avazını dünyaya duyurmak için ses yükseltenlere cesaret vermek ve olan bitenlere şahitlik etmek saat kulesini yormadı mı?
Gençlerin heyecanını, ihtiyarların tecrübesini, kadınların zerafetini, hastaların çektiği ağrıları, önünden gelip geçen büyük camide musallaya konulmak üzere götürülen cenazeleri görmek saat kulesini yıpratmadı mı?
Saat kulesi esnafı,
Saat kulesi siyaseti,
Saat kulesi mantığı,
Saat kulesi fırsatçılığı,
Saat kulesi çekememezliği,
Saat kulesi anlayışı,
Saat kulesi talebi,
Saat kulesi beklentisi,
Saat kulesi referansı,
Saat kulesi gençliği,
Saat kulesi tecrübesi,
Saat kulesi anlayışı… vs.
Siz evde iki çocuğun, bir hanımın kahrını çekemez, onlarla iletişim kuramazken, onlara söz geçiremezken, saat kulesi koskoca bir ile, ilçelerine, kasabalarına, köylerine yıllarca dimdik ayakta durmak, eğilmeden bükülmeden dikleşmeden dik durabilmek, hizmet etmek, zamanı göstermek, herkesi uyarmak, yanlışına doğrusuna ortak olmak, kahır çekmek elbette onu da yordu.
Kimi insan karşısına geçti:
“Eyy saat kulesi, sen doğrusun, ben yanlışım.”
“Eyy saat kulesi, sen galipsin, ben mağlubum.”
“Eyy saat kulesi, ben yoruldum, sen dinçsin.”
“Eyy saat kulesi, ben fakirim, sen zenginsin.”
“Eyy saat kulesi, sen haklısın, ben haksızım.”
“Eyy saat kulesi, sen başarılısın, ben başarısızım.”
vs. diyerek sitemini duymak, onlara sabretmek ve cevap verememek çok yordu saat kulesini.
Yozgat’ın, Yozgatlının derdine, sevincine ortak olmaktan beti benzi sarardı.
Bize kelimelere, cümlelere döküp yazmak kaldı.
Nede ağzında dili yok zavallının…
Saat kulesi oldu sabır taşı…