Türk Dil Kurumu’na göre tasarruf, iki farklı anlam taşır. Birincisi, bir şeye sahip olma ve onu istediği gibi kullanma yetkisi; ikincisi ise ekonomik olarak para ve mal biriktirmedir. Her iki anlam da birbirinden önemli ve bir o kadar da hayatımızın içinde. Her ikisini de doğru şekilde anlamak ve uygulamak, hem bireysel hem de toplumsal anlamda daha verimli bir yaşam sürmemizi sağlar.
İlk anlamda tasarruf, sahip olduğumuz eşyaları, araçları, hayvanları en verimli şekilde kullanmak anlamına gelir. Özellikle devlet kurumlarında, kamu hizmetinde çalışan görevlilere tahsis edilen araçların kullanımı, tasarrufun bu anlamına güzel bir örnektir. Kamuya ait araçlar, görevli personelin şahsi işlerini görmek amacıyla verilmez. Görevliler bu araçları yalnızca devletin, milletin işlerinde kullanmalıdır. Devlete ait kaynakların, yani kamu mallarının, verimli ve amacına uygun şekilde kullanılması gerekir.
Tarihimizde de bu tür örnekler bulunur. Hz. Ömer’in adalet anlayışına dair anlatılan bir kıssa, devlet malının doğru kullanılması konusunda önemli bir ders verir. Hz. Ömer, bir gece makamına gelen bir sahabeye selamını almadıktan sonra, önündeki mumu söndürüp diğerini yakar ve “Aleyküm selam” der. Sahabe, neden hemen selamını almadığını sorduğunda, Hz. Ömer şöyle cevap verir: “Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım, Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden aldığım mumu yaktım, ondan sonra seninle konuştum.” Bu kıssa, devletin kaynaklarının kullanımında ne kadar hassas olunması gerektiğini gösterir.
Günümüzde ise ne yazık ki, bazı kamu görevlileri bu hassasiyeti göz ardı edebilmektedir. Devlet araçlarını şahsi işlerinde kullanan, hatta bu araçları kullanarak çeşitli yerlerde devlete ait bir iş yapıyormuş gibi insanlara baskı kurmaya çalışanlar, toplumun vicdanını sızlatmaktadır. Ancak her şeye rağmen, tasarruf tedbirlerine uyan, devlet malını doğru kullanan birçok kamu görevlisi de mevcuttur. Bizler bu kapsamda iyiyi, doğruyu örnek alalım ki, bizden sonrası da gelecek nesillerde bu yönde hareket etsin. Aksi takdirde yanlış davranışları sanki marifet gibi devam ettirenler hem kamuya, hem topluma, hem de ülkeye büyük zarar vermektedirler.
Tasarrufun ikinci anlamı, az harcayıp biriktirmektir. Bu anlam, özellikle bugünün tüketim toplumunda daha fazla önem kazanmaktadır. Elektrik düğmelerinin altındaki “Lüzumsuzsa söndür” yazısı, aslında tasarrufun ne kadar önemli olduğunu vurgulayan güzel bir ifadedir. Gerekli olmayan her şeyin kapatılması, tasarrufun basit ama etkili bir yoludur. Ancak maalesef günümüzde genç nesil arasında tasarruf bilinci, harcama bilinci kadar yaygın değildir.
Elektrik, su ve diğer kaynakların israfı, sadece maddi anlamda kayıp yaratmakla kalmaz, aynı zamanda çevreye de zarar verir. Her birey, tasarruf bilincini geliştirerek, hem kendi yaşamını daha sürdürülebilir hale getirebilir hem de topluma katkı sağlayabilir.
Sözün özü, tasarruf, hem devletin kaynaklarını hem de bireysel harcamaları verimli bir şekilde yönetmeyi gerektirir. Hem kişisel hem de toplumsal anlamda tasarruf bilincinin yerleşmesi, ekonomik olarak daha güçlü bir toplum yaratılmasına katkı sağlar. Özellikle gençlerimizin tasarruf konusunda daha bilinçli olmaları, ilgili kurum ve yöneticilerimizin buna yönelik projeler hayata geçirilerek farkındalık oluşturulmaları gerekir. Kamusal alan ve toplumsal kullanım alanlarındaki eşyaları dahi kendi evimizdeki eşyalar gibi değerlendirmeliyiz ve korumalıyız.