Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısından sonra füzeyle birlikte birlik ve beraberlik ihtiyacını aynı şiddette vurgulaması boşuna değil. Deveden büyük fil vardır; füzeden de güçlü olan birlik ve beraberliktir…
İsrail-İran savaşından çıkarılacak ilk ders budur.
Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara hep birlikte varacağız.
“Birlik, beraberliğe her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde” şeklindeki meşhur klişemizi artık revize etmenin vakti geldi.
Yeni mottomuz şu olmalı:
“Birlik ve beraberliğe, orta ve uzun menzilli füzelerden daha çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz.”
Ve Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden de anlaşılacağı üzere; birbirimize güvenmeden, gerçek anlamda bir birlik ve beraberlik sağlanamaz.
Güven, iç iktidar kavgasında muhalefeti düşmanlaştırarak değil; hukuk ve demokrasiyi güçlendirerek inşa edilir.
Geldik mi Bahçeli’nin dediğine!
Ne diyordu bilgemiz ve devlet aklı:
“Kendi iç sorunlarımızı da kendi aramızda, karşılıklı güven çerçevesinde ve kardeşlik ruhuyla çözeceğiz. Bunun dışındaki her arayış sadece felaket getirir. Bu konuda ezberci, öfkeli, intikamcı ve kindar hiçbir yaklaşıma prim vermeyecek; cesur ve samimi olacağız.”
Var mı yanlışı?
“Hamaset değil, popülizm değil; cesaret lazım, birlik ve beraberlik lazım!”
İktidarıyla, muhalefetiyle Türkiye, etrafında kenetlenmek için hızlı ve cesur adımlar atmalıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülüğünde, Meclis’te acele ve ivedilikle kapalı bir toplantı yapılması faydalı olacaktır.
İç cepheyi güçlendirmek, söylem ve eylemin birleşmesiyle mümkündür.
Birlik ve beraberlik… Eğer şimdi değilse, ne zaman?