İnsan, ne kadar iyi olursa olsun, herkesi memnun edemez. Bu, hayatın değişmeyen gerçeğidir. En büyük hakikat önderlerinin bile etrafında memnun olmayanlar vardı. Babası, Hz. İbrahim’den razı değildi. Eşi ve oğlu, Hz. Nuh’a karşıydı. Amcası, Rasulullah’a düşmandı.
Düşünün; insanlığın en şerefli, en merhametli, en dürüst insanı bile herkesi razı edememişti.
O halde biz kimiz ki, herkesin takdirini bekleyelim?
İyiliğimizi gören olur, görmezden gelen olur. Dürüstlüğümüzü anlayan olur, alay eden olur. Lakin önemli olan, onların ne dediği değil; Rabbimizin ne buyurduğudur. İnsanlardan övgü alıp Allah katında kaybedenler de oldu, insanların kınamasına uğrayıp Allah katında kazananlar da…
Bugün birçoğumuzun en büyük yanılgısı; beğenilmek, alkışlanmak, onay görmek için yaşamak. Sosyal medyada, işte, ailede… Hep “insanlar ne der”in gölgesinde ömür tüketiyoruz.
Oysa gerçek huzur, “Rabbim benden razı mı?” sorusunun cevabında gizli.
Unutmayın; siz ne kadar ahlaklı, adaletli, merhametli olursanız olun, sizden rahatsız olanlar hep olacak. Çünkü doğruluk, eğrilerin canını acıtır. Samimiyet, riyakârların huzurunu bozar. Ama siz onların memnuniyetini değil, Yaradan’ın rızasını kazanmaya bakın.
Bir insanın sizi sevmesi size fayda sağlamayabilir; ama Allah’ın sizden razı olması, bütün kâinatı ayağınıza serer.
O yüzden bırakın insanlar konuşsun; siz sadece “razı olunanlardan” olmaya gayret edin.
İnsanlar razı olmazlar…
Siz Yaradan’ı razı etmeye bakın. Çünkü kazanç oradadır.