Öncelikle, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e geçmiş olsun.
Birincisi, burada bir koruma ihmali olduğu çok açık. Ana muhalefet partisi genel başkanının korumaları çok daha hassas, uyanık ve dikkatli olmalı.
İkincisi, Türkiye’nin artık bu “basit” gibi görünen, “basit yaralamalı” şiddet olaylarına çok sert tedbirler almasının zamanı geldi de geçiyor. Trafikte, sokakta, çarşıda, pazarda en küçük meselede yumruk savuranlara, bıçak çekenlere, silah gösterenlere, sopa taşıyanlara caydırıcı cezalar gelmeli. Ceza Kanunu bireyin hakkını koruyacak şekilde sil baştan düzenlenmeli. Cezaevleri dolu mu? Elektronik kelepçeyle suçlular en azından evlerine hapsedilmeli. İnfaz Kanunu değişmeli ve bazı suçlarda ceza ertelemesi olmamalı.
Üçüncüsü, Türkiye terörle yaşayan bir ülke. Bu ülkede politikacı olmak, maalesef hedef olarak yaşamak anlamına geliyor. Avrupa’da başbakanlar makamlarına bisikletle gidiyorlarmış; terör örgütlerinin hedefindeki Türkiye’de bu mümkün değil. Cumhurbaşkanı’nın koruma konvoylarını eleştirenler, Türkiye’nin gerçekleriyle yüzleşmeli. Türkiye’de korumalarla gezmek “diktatörlük” olarak eleştiriliyor; oysa bu, bir zorunluluktur.
Siyaseten yumruk yiyen ana muhalefet partisi genel başkanının, elbette siyasi sonuçları olacaktır ve bu önemlidir.
Özgür Bey’e siyaseten bu olay fayda sağlar. Hem partisinde hem de kamuoyunda kendisine olan sevgi ve saygı artar. Bu durum, bir mağduriyet duygusu oluşturur.
Hatta bazı CHP’liler aşağıdaki söylemleri dile getirerek muhalefetlerini bu türden sözlerle şekillendirmeye çalışmaktadır:
“Haram yeme, yumruk ye. Varsın vursunlar, dert etme… Yetim hakkı yememişsin, kul hakkı yememişsin, yumruk yemişsin; yediğin yumruk olsun. Şiddet acıtmaz bizi, vicdan yarası acıtır. Canını sıkma…”
Yani demem o ki; siyaset işleri böylesine çetrefillidir. Bir taraf, öbür tarafın başına gelen her şeyden kendine yontacağı sonuçlar çıkarır.
“Tavşana kaç, tazıya tut” kabilinden…