Atalarımız der ki…
Deveye:
“–İnişi mi seversin, yokuşu mu?” diye sormuşlar da,
“–Yolun düzüne kıran mı girdi?” demiş.
Biz de “İnsanları yükselirken mi, düşerken mi tanıyalım?” dedik de…
Tabii hâlde iken tanımak dururken niye “yükselirken mi, düşerken mi” diye soruyoruz?
Asıl soru ve sorun şu:
Yükselenin veya düşenin yanındakileri mi tanıyacağız, yoksa yükselen veya düşenin kendisini mi?
Neyse… Biz bireyin hâlinden cemiyete geçelim:
“İnsan, cemiyetin sosyal ve tarihî yapısı hakkındaki en vâzıh görüşe ya o cemiyet içinde yükselirken ya da düşerken ulaşır.”
— Sosyolog Karl Mannheim
Gerçekten de tarihe ilginin arttığı çağlar, genellikle cemiyetin süratli değişim içine girdiği; yani düşüş ve çıkışların çoğaldığı zamanlardır.
Tarihçiler ve sosyologlar bu ilgiyi mantıklı bir yoruma bağlayarak gösteriyorlar ve bugünü anlamak için dünden nasıl gelindiğini görmemiz gerektiğini belirtiyorlar.
Onların bütün gayreti, geçmiş olayları inceleyerek bu olaylar arasında genelleme yapmaya müsait bir sebep-sonuç bağlantısı bulmaktır.
Fakat insanların tarihe gösterdikleri ilgi çoğu zaman böyle bir ilmî endişenin dışında olmuştur.
Özellikle sosyal değişmenin önemli sıkıntılara yol açtığı dönemlerde, tarih yeni bir cemiyet tipinin kaynağı hâline gelir.
İnsanlar, o günkü buhrandan çıkış yolunu tarih içinde ararlar.
Tarihte bulunacak bir modele göre, şimdiki çarpık sosyal gidişten kurtulmayı ümit ederler…
(Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik – Erol Güngör)
Siyaset hayatımızın her hâline bulaştığı için, yükselenler veya düşenler kendilerini Resmî Gazete’den görüyorlar.
Yükselenler, kendilerine aynaya bakıp “Ben neymişim be abi!” derken,
Düşenler “Kendim ettim, kendim buldum.” diye feveran ediyorlar.
İnsanları tanımak için; makama gelenlerin güler yüzlerine, makamdan düşenlerin konuşmalarına bakmak lazım.
Eğer bundan bir sonuç çıkaramıyorsanız tarihe bakarsınız.
Tarihte de örnek bulamıyorsanız, örnek davranışlar sergilersiniz… Vesselâm!
Okumak gerek…
Tarih okumayanların geçmişi ve kültürel hafızası yok olur; mankurtlaşır.
“Gözkaman” yahut “mankurt” sıfatlarını yalnızca tarih bilincinden uzak olanlar alır.
Okuma sevgisiyle pek çok kapı ve pencere açılır…
Hayata, siyasete ve her şeye dair örnek/ibret/ders tarihin bütün sayfalarında mevcuttur.
“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
‘Tarih’i tekerrür diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
— Mehmet Âkif Ersoy