Meclis’te bütçe görüşmeleri sürüyor. Bu görüşmeler, esnaf için sıradan bir teknik süreç değil; adeta nefes borusunun geleceği. Vergi indirimi, prim kolaylığı, uygun kredi imkânı…
Esnafın bütçede gözü bu başlıklarda.
Çünkü çıkacak her karar, doğrudan hayatta kalma mücadelesine dokunacak.
Geçen hafta emekliyi yazdım.
Bugün mikrofonun ucu esnafa dönüyor.
Türkiye’de esnaf ve KOBİ’ler:
Ekonominin toplam cirosunun büyük bölümünü,
İstihdamın önemli kısmını,
Mahallelerin sosyal dokusunu sırtında taşıyor.
Bu kadar kritik bir yükün altındaki esnaf ise bugün nefes almakta zorlanıyor.
Her gün yüzlerce esnafla karşılaşıyoruz. Onları dinliyoruz.
“Kredi var” diyorlar… Ama yok. Resmî açıklamalarda krediler bol; ancak faizi görünce esnafın eli titriyor. Vergi indirimleri kâğıt üzerinde duruyor, pratikte çoğu zaman hissedilmiyor.
SSK–Bağ-Kur prim yükü ise her yıl biraz daha ağırlaşıyor.
Ticari pasaport artık gündeme gelmeli. Yıllarca vergi ödeyen, istihdam sağlayan, üreten esnafa belirli kriterlerle ticari pasaport verilmesi konuşulmalıdır. Bu bir ayrıcalık değil; Türkiye adına daha güçlü ticaret yapabilmenin aracıdır. Dünyanın birçok ülkesinde benzer uygulamalar bulunmaktadır.
Asgari ücret tartışmaları; Eksik yaklaşım sonuç vermez. Asgari ücrete yapılacak zam konuşuluyor. Ancak o ücreti ödeyen esnaf ayakta kalmakta zorlanıyor. Unutmayalım; Asgari ücretliyi korumanın yolu, önce o ücreti ödeyen esnafı ayakta tutmaktır. Bir dükkânın kapanması yalnızca kepengin inmesi değildir; birkaç ailenin ekmeğinin kesilmesidir.
İktidar eksik görüyor, muhalefet düşük sesle konuşuyor İktidar, ekonomik kararlarında esnafın gerçek durumunu yeterince göremiyor. Muhalefet ise birkaç açıklamadan sonra sessizliğe bürünüyor. Bu ülkenin omurgası esnaftır; omurgası zayıflayan bir ülke yürüyemez. Bu bir suçlama değil; bir hatırlatmadır.
Esnafın emeklilik çilesi yıllarca üreten, çalışan, vergi veren ve primini kendi ödeyen esnaf; emeklilik söz konusu olduğunda en ağır yüklerle karşı karşıya kalıyor. Sosyal güvenlik sistemindeki en görünür adaletsizliklerden biri burada duruyor. Esnaf odaları; etkin temsil yeniden sağlanmalı. Esnafın son yıllarda en sık dile getirdiği cümle şu; “Bizi yönetenler duymuyor; odalarımız da duymuyor.”
Birçok odanın;
Siyasetin etkisi altında kaldığı,
Esnafın sorunlarından uzaklaştığı,
Temsil gücünün zayıfladığı
yönünde yaygın bir algı bulunuyor.
Bu suçlama değil; bir düzeltme çağrısıdır.
Odalar daha şeffaf, daha demokratik ve daha esnaf odaklı bir yapıya kavuşmalıdır.
Son söz
Türkiye ekonomisi ancak esnafla ayağa kalkar.
Esnafı güçlendireceksin,
KOBİ’yi destekleyeceksin,
İstihdam yaratana omuz vereceksin,
Vergi verenin yolunu açacaksın.
Bu ülkenin lokomotifi; üreten, çalışan, vergi veren esnaftır.
Lokomotif zayıflarsa tren yürümez.
Bizim görevimiz hatırlatmaktır.
Türkiye, esnafı duyan ve gören bir yönetimle nefes alır.