Sabah namazını büyük camide Cemal hocanın sedasıyla kılmak; Namaz sonrası okuduğu aşrı şerifi “Ne kadar güzel okudu”diye ballandıra ballandıra anlatmak
Hocalar kahvesinde parmak çörekle peynirle kahvaltı yapmak
Yakın olmasına rağmen işe arabayla gitmek
Karşılaştığın eş dost arkadaşlarla havadan sudan sohbet etmek.
Gelen müşterilerle Ak Partinin il başkanı kim olur sohbeti yapmak.
Anneni Babanı aramak ekmekleri var mı yok mu diye sormak.
On yıl önce aldığın evin fiyatını emlakçıdan sorarak “Aferin bana iyi ki almışım diyerek” övünmek.
Lise caddesinde yürürken kaldırımın bu kadar geniş yolun bu kadar dar olduğunu tekraren konuşmak.
Zaten dar olan yolların birde ikiye bölünerek itfaiye geçemez ambulans geçemez beton mikseri bile geçemez yorumu yapmak.
Kazım Arslan’ın arabaya binmeyi neredeyse imkansız hale getirdiği hakkında konuşmak.
Öğleyin ne yiyelim diyerek arkadaşlarınla on tane yemek sayıp en son kıymalıya devam etmek.
Yemek sonrası arabayla çamlığa doğru çıkarak camları açıp yüksek sesle son günlerin efsane şarkısı Derya Bedavacı’dan” Hüzün maskesi” dinlemek.
Çamlık’tan inerken kum döken çeşmesine ağzını dayayıp su içmek.
Gimat’a gidip hangi üründe indirim yaptıysa alışveriş yapmak.
Yozgat’ta kafelerde çayın bardağının 40 TL olduğunu yanındaki arkadaşına söyleyip “Ulan bu millet zengin”yorumu yapmak.
Dükkanlarda satılan ürünlerin aynısını internetten daha ucuza aldığını ve şu kadar kar ettim diyerek uyanıklığını anlatmak.
Lise caddesine yapılan kütüphanenin çok büyük masrafla yapıldığını hiç bir işe yaramayacağını,yerine dükkan yapılsaydı kiralar yarı yarıya ucuzlardı muhabbetini yapmak.
Yozgat stadının akibeti hakkında yorum yapmak ve idarecileri beceriksizlikle suçlamak.
Kazım Arslan’ın terminal dükkanlarının kiralarını tereyağından kıl çeker gibi ince bir işçilikle nasıl yükselttiğini konuşmak.
Ak Partiye ve Tayyip Erdoğan beyefendiye aldığı emekli maaşının yetmediği ve bununla asla geçinilmez eleştirisi yaptıktan sonra yanında ki arkadaşının “iyi anladık da bu sefer oyunu kime vereceksin”sorusuna gardaşım ortada partimi var elbette Tayyip’e vereceğim demek.
Berber ibrahim Öcal’ın dükkânın da tıraş olurken günün siyasi ekonomik sosyal gündemini öğrenmek.
Meydan yerinde Özcan marketten bir şeyler almak bahanesiyle sahibi İsmail Özcan’dan ölen yiten batan kaçan göçen ne var ne yok öğrenmek.
Elinde ki cep telefonu çalınca etrafındakilere “Medine’ye Medine’ye ilahisi”dinletmek.
Vel hasıl;
Korkularına danışan, herkese şüpheyle bakan,yanına gelene aman fırsat vermeyeyim diyen her şeye tereddütle yaklaşan, başkalarının hatalarının üzerinden kendisine bir hayat kuran,el ne der diye yaşayan,yaptığı iyi şeyleri dedikoduyla mahveden,zenginliğini varlığını gizlemeye çalışan,bu toplumun ne önünden gidilir ne arkasından gidilir. Tam ortasında durmaya çalışan, gülmeyi eğlenmeyi aman başımıza bir iş gelir diyerek saklamaya çalışan,Evdeki çoluğuna çocuğuna elindeki parasını pulunu bir silah gibi kullanan ve onları böylelikle terbiye edeceğine inanan, dini imanı siyaseti sosyal hayatı ticareti ahlakı hep başkaları tarafından kullanılmak istenen bir şehirde bir gün geçirdik.
Allahın selamı rahmeti magfireti izzeti ikramı inamı Bütün Yozgatlıların üzerine olsun…