İnsanoğlu eğitimi aileden, öğretimi okuldan alır.
Tahsil, öncelikle insanın edebini ve ahlakını güzelleştirir.
Tahsilli insan; kılığından kıyafetine, oturmasından kalkmasına, konuşmasından jest ve mimiklerine kadar hayatının her alanında olumlu bir etki sergiler.
“Bu ülkede artık daha fazla ne olabilir?” diye düşünerek günlerimizi geçirirken, bir sabah “sahte diploma” haberleriyle uyandık.
İddialara göre, üst düzey kamu kurumu yöneticilerinin elektronik imzası kopyalanarak, yüzlerce kişiye e-Devlet üzerinden görünür olacak şekilde sahte diplomalar hazırlanıp teslim edilmiş.
İddianameye bakıldığında; usulsüz e-imza üretimi, kamu sistemlerine yetkisiz erişim, sahte lise, lisans ve yüksek lisans diploması düzenlemek, not ortalamasını yükseltmek, sahte ehliyet belgesi hazırlamak ve ehliyet sınav notlarını değiştirmek gibi birçok suçun işlendiği görülüyor.
Hak etmeden, emek harcamadan bir anda güce ulaşma arzusu, zaten insanımızın son dönemlerdeki en büyük hastalığıydı. Görülüyor ki, iş ve kariyer basamaklarını hızla çıkmayı hedefleyenler, bu hızı bilimin dahi hesap edemeyeceği seviyelere taşımış durumda.
Cebindeki paranın gücüyle; dört, beş yıl boyunca zahmetle, emekle elde edilebilecek unvanlara birkaç günlük dijital “çalışma” ile ulaşmanın cazibesi, zamanın insanını kolayca etkilemiş görünüyor.
Demek ki hedefe giden yolda; din, ahlak, inanç ve tüm insani değerler buharlaşıp uçabiliyor bu kişilerin gözünde…
Soruları çalmak ve sınav kâğıtlarını yakınlarına önceden ulaştırmak artık demodeydi; zahmetliydi.
Sonuçta, hırsızlıkla girilen okulun bitirilmesi bile yıllar alıyordu. Oysa doğrudan diplomanın kendisini birkaç haftada teslim etmek varken, kim uğraşacaktı bu uzun süreçle?
Uzun zamandır bu toplumda kaybettiğimiz en önemli değer “güven”di.
Hayatımızın tam merkezinde sapasağlam yer etmesi gereken bu sütunun hasar alması, onulmaz tehlikeleri de beraberinde getiriyor.
“Güvenilirliği olmayanın imanı olmaz” diyen bir peygamberin ümmeti olarak bu haslet en çok bize, bu toprakların insanlarına yakışmalıydı.
Ama sanki şeytanla sözleşme yapılmış gibi; bu yüce duyguyu yok etmenin, imha etmenin yarışını görmekteyiz sokaklarda, meydanlarda…
Ahiret ve hesap bilinci, hayatın merkezinden çoktan çıkmış gibi duruyor.
Diploma; bilgi ve emeğin karşılığını belgeleyen bir simgedir.
Birileri alın teri yerine sahteciliğe başvurduğunda, sadece nitelik ve liyakat değil, insanlığın özü de yara alır.
Ancak mesele, bu diploma hadisesinin çok ötesinde…
Artık sadece belgelerde değil, hayatın her alanında sahteciliğin gölgesi dolaşıyor.
“Sahte”; gerçeğe benzeyen ama gerçek olmayan, aslı bulunmayan, taklit anlamına geliyor.
Onu tehlikeli kılan ise yalın bir yalan oluşu değil, gerçeğe benzerliği…
Sahte bir belge duvarda asılı olsa da değersizdir;
Sahte bir duygu da kalbimizde kıymet taşıyormuş gibi görünür ama geride büyük bir boşluk bırakır.
Hayatımızda karşılaştığımız çoğu şey böyle:
Dışarıdan bakınca gerçeğe benziyor ama içi boş…
Tebessümler sahte…
Dostlukların, akrabalık ilişkilerinin, sosyal çevremizdeki nezaketin içi boşalmış durumda.
Çoğu dostluk, menfaat gölgesinde sürüyor.
Çıkarlar bitince, dostluklar da sessizce tarihe karışıyor.
Ziyaretler görev icabı yapılıyor, bayram mesajlarıyla sınırlı kalan telefon görüşmeleriyle yetiniliyor.
Sevgi, çıkarın olmadığı yerde kuruyup gidiyor.
Sosyal medyada gördüğümüz dayanışma mesajlarının büyük kısmı da içtenlikten uzak; yani sahte…
Gerçek, sadece gösterilmek için var olamaz;
O, içimizi değiştirmeli, hayatımıza yön vermelidir.
Gazze’de yaşanan açlık, ölüm ve zulüm karşısında sesimiz neden inandırıcı olamıyor?
Çünkü o sesin üzerinde “gerçeklik” etiketi yok.
Komşusu açken tok yatan biz değiliz denilse de, çoğu zaman gözler kapalı, vicdanlar ise uyuşmuş durumda.
Tepkiler, sadece duyarlı görünmek için verilen sahte bir sınavdan ibaret kalıyor.
Çünkü gerçeğe benzeyen ama içten gelmeyen bu sahte duyarlılık, kalıcı bir değişim doğurmuyor.
Gazze’de bombaların altında can veren çocukların üzerine yıkılan binalar, bizim evimizin duvarlarını sallamıyor.
Acılar, hüzünler ve tepkiler de çoğu zaman sahte.
Elinizdeki gücü ve yetkiyi kullanmıyorsanız, sayısız kez dile getirilen kınamalar da sahte…
İktidar mensupları ve yöneticiler, sahte diploma konusunu bir an önce aydınlatmalı, toplumun üzerine düşen bu gölge kaldırılmalıdır.
Yoksa kurunun yanında yaş da yanar.
Benden söylemesi…