Her gün yaşadığımız siyasi süreçlerden anlaşılıyor ki;
muhalefet partilerinin iç karışıklığı, zihin bulanıklığı ve kongrelerin iptal edilmesiyle sonuçlanan siyasi tablo, vatandaşın gözünde ve nezdinde muhalefeti güvenilmez, oy verilmez – verilirse de ellerini boşa çıkartmaya yöneltilmiş – bir yapıya dönüştürmektedir.
İktidar partisinin böylesine bir sonuca hazırlandığı aşikâr.
“Muhalefet belediyeleri kendi hesaplarını mahkemelerde versin” demenin siyasetteki okunuşu;
“Bunlar belediyeleri kısa sürede bu hale getirdiler, hafazanallah ya devleti yönetme erkini ele alsalar neler yaparlar?” demektir.
Bu durumda da Allah milletimizi korumuş demektir.
Mart ayından bu yana yaşanan siyasi olaylar ve çalkantılar, benim tarafımdan bu şekilde okunuyor.
Ayrıca; Anayasal olarak 2028 yılında yapılması gereken ancak yeterli çoğunluğun bulunabileceği kanaatine varıldığında tarihi öne çekilebilecek genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, iktidarın devamını ve adayının – Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın – yeniden seçilmesini sağlamak için yaşanıyor bütün bunlar.
Zaten, “Bu yaşananlar neden yaşanıyor?” sorusuna cevap olarak verilen muhtemel sebep, yazıma konu olan tahlile dayanıyor:
Muhalefetin enerjisini iç kavgayla ziyan ettiği ve seçilebilir bir adaydan mahrum kaldığı bir seçim süreci, iktidarın bir dönem daha devamını sağlayabilir.
Olur mu, olur…
Peki ya olmazsa?
Evdeki hesap ya çarşıya uymazsa?
Gelişmelerden beklenen sonuç alınamaz ve başına gelenlere rağmen muhalefet, seçimden yine de ipi göğüsleyerek ve adayını cumhurbaşkanı seçtirerek çıkarsa?
Evet, o zaman ne olacak?
Sanıyorum, böyle bir soru üzerinde durmayı kendi aralarında müzakereye değer bulması beklenen AK Partili ve MHP’li kadrolar, üzerinde imal-i fikir etmek bir yana, böyle bir ihtimali akıllarının ucundan bile geçirmiyorlar.
Tavırları, kendi çizdikleri ve uygulamaya koydukları projenin, günün sonunda arzu ettikleri menzile varmalarını mutlaka sağlayacağına inandıklarını yansıtıyor.
Haklı olabilirler… elbette.
Ama ben yine de sorumu üzerinde durup düşünmeye değer görüyorum.
Çünkü tablonun tersine dönmesi, yalnızca iktidar kaybını getirmekle kalmaz;
şu sıralarda kamuoyunu ciddi biçimde meşgul eden gelişmelerin bir benzerinin – ama bu kez tersine – yaşanmasını da beraberinde getirebilir.
Siyaset yapmak ilim ve sanattır.
Siyaset yapmak strateji üretmektir.
Siyaset yapmak senaryo yazmaktır.
Benden söylemesi.