Gazeteci ve muhabirler; güncel olaylar, konular ve kişiler hakkında bilgi toplayıp, araştırıp, tarafsız bir şekilde yayımlamaya gayret gösteren kişilerdir.
Muhabirlerin yaptığı haberler; çalıştıkları gazete, televizyon, radyo ve internet sitelerinde yayımlanır. Bir de haber ajansı muhabirleri vardır. Bu muhabirlerin yaptığı haberler, aboneleri aracılığıyla daha geniş kitlelere ulaşır. Yurt içi ve yurt dışında gazete, televizyon, dergi ve internet sitelerinde yayınlanabilir.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte özellikle akıllı telefonların çıkması, sosyal medya mecralarının çok genişlemesi ve yapay zekâ ile yapılan çalışmaların neredeyse gerçeğinden ayırt edilemez duruma gelmesi, doğru bilgiye ulaşma açısından gazeteci ve muhabirlerin önemini daha da artırmıştır.
Ülkemizde tüm kurum ve kuruluşlar, yaptıkları çalışmaları kamuoyuna duyurmak için gelişen teknolojiden faydalanmakta; internet sitelerinde, sosyal medya hesaplarında paylaşarak çalışmalarının, deyim yerindeyse, reklamını yapmaktadır.
Son dönemlerde özellikle bazı siyasiler ile STK Genel başkanları bu durumu oldukça abartılı şekilde kullanmaya başladı. Bazı siyasiler sadece danışmanın elindeki; telefon yada fotoğraf makinesiyle işini hallederken maalesef bazıları ise gittikleri her programa bir kameraman, bir fotoğrafçı, bunları yöneten bir yönetmen ve daha üstte bir basın danışmanından oluşan bir ekiple katılıyorlar. Ekibin elindeki ekipmanı görseniz, programa değil de sanki sinema filmi çekmeye gelmişler sanırsınız.
Bu ekip, görevli olduğu siyasi kişiyi öyle sahipleniyor ki; asıl görevi gazetecilik, muhabirlik olan, takip ettiği kişinin konuşmasını, çalışmalarını gazete, televizyon, radyo ve internet aracılığıyla kamuoyuna aktarmakla yükümlü olan muhabir, görevini yapamaz hale getiriyor.
Bu ekipler, düğün ve nişanlarda gelin ve damadı takip eden kameraman ve fotoğrafçılar gibi, görevli oldukları siyasi kişinin veya başkanın yanından bir an olsun ayrılmıyor. Oturduğu, kalktığı, yürüdüğü her anı alttan, üstten, sağdan soldan, burnunun dibine girerek çekim yapıyorlar.
Üstelik bu çekimler sadece tek bir programda değil, her programda yapılıyor. Nerede arşivlendikleri ve hiçbir yerde yayınlanmadıkları hâlde ne işe yaradıkları ise ayrı bir merak konusu.
Televizyon ve gazetelerde ise genellikle bu ekipler tarafından çalışmaları zorlaştırılan, neredeyse engellenen muhabirlerin çektiği görüntü ve fotoğraflar yer alıyor.
Programları takip eden muhabirler ile bu kişiler arasında çoğu zaman tartışmalar yaşanıyor. Bu görevliler kendilerini, “Ben bakanın, ben başkanın, ben genel müdürün fotoğrafçısıyım, kameramanıyım, basın danışmanıyım” diyerek vasıflandırıyor ve muhabirleri engellemeye devam ediyorlar.
Tüm bu engellemeler yaşanmamış gibi, program sonunda basın danışmanları muhabirleri arayıp, “Programın haberi, görüntüsü yayımlandı mı?” diye soruyorlar.
Yapılan bu engellemeler, takip edilen siyasi kişiye faydadan çok zarar veriyor. Çünkü muhabir, istediği görüntüyü istediği açıdan alamıyor, doğru bilgiye ulaşamıyor.
Tüm bu özel ekiplerin özenle çektiği görüntüler ise bilgisayar hafızasını doldurmaktan başka bir işe yaramıyor. Bilginiz olsun.