Şerefli: Karne, sadece öğrencinin değil, öğretmen ve velilerinde karnesidir
Eğitim Bir-Sen ve Memur Sen Yozgat Şube Başkanı Kenan Şerefli, 2017-2018 eğitim öğretim dönemi yarıyıl tatilinin karnelerin dağıtılması ile başlayacağını belirterek, karnelerin sadece öğrencinin değil aynı zamanda öğretmen ve velilerin de karnesi olduğunu söyledi.
Eğitim Bir-Sen ve Memur Sen Yozgat Şube Başkanı Kenan Şerefli, 2017-2018 eğitim öğretim dönemi yarıyıl tatilinin karnelerin dağıtılması ile başlayacağını belirterek, karnelerin sadece öğrencinin değil aynı zamanda öğretmen ve velilerin de karnesi olduğunu söyledi.
Eğitim Bir Sen Yozgat Şube Başkanı Kenan Şerefli, eğitim- öğretim yarıyıl tatilli dolayısıyla yaptığı açıklamada velileri karne konusunda uyararak, “Ülkemizi çağın ilerisine taşımak ve geleceğimizi emanet edeceğimiz nesillerimizi en iyi şekilde yetiştirmek için çıktığımız bu yolda eğitim öğretimin yarı yılına gelindi. Burada çocuklarımızın başarısı sadece karne notlarından ibaret değildir. Her bir öğrencimize bireysel farklılıklarını dikkate alarak ve özel olduklarını hissettirerek yaklaşıyoruz. Velilerimiz de aynı duygularla çocuklarına yaklaşmalı ve asla çocuklarını başka kişilerle kıyaslamamalıdır. Bu vesile ile yarıyıl tatilinin öğrencilerimize ve öğretmenlerimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.”dedi.
Açıklamasında eğitim sorunlarına da değinen Şerefli, “2017-2018 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat dönemi 19 Ocak’ta sona ermiş olacak. TEOG’un kaldırılması, yükseköğrenime giriş sistemindeki değişikliğin gölgesi ve sarsıntısı altında günübirlik politikalar ve sürdürülebilir olmayan kararlar nedeniyle gerek eğitim-öğretim gerekse eğitim çalışanları olumsuz etkilenmiştir. Alan değişikliği taleplerinin karşılanmaması, öğretmen performans değerlendirmesi pilot uygulamasının oluşturduğu tedirginlik, yer değişikliği sürecinde yaşanan sorunlar, öğretmene karşı giderek artan şiddet gibi olumsuzluklar ne yazık ki eğitim-öğretim yılının ilk dönemine damgasını vurmuştur.”dedi.
BİRÇOK KONUDA BEKLENTİLERİ KARŞILAYAN ADIMLAR HALA ATILMIŞ DEĞİL
Eğitim konusunda beklentileri karşılayan adımların hala atılmadığını vurgulayan Şerefli, “Öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, yabancı dil pilot uygulaması, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne uygun kurgulanamaması, teftiş sistemindeki dönüşümün tamamlanamadığı gibi rehberlik ayağının ihmal edilmesi, ortaöğretime geçişte yeni sürecin soru işaretleri içermesi gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Özetle, bir an önce yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır.”diye konuştu.
GÜNÜBİRLİK POLİTİKALAR ÇÖZÜM DEĞİL, SORUN ÜRETMEKTEDİR
Günübirlik politikaların çözüm değil, sorun ürettiğini söyleyen Şerefli, “Birimlerin birbirleriyle çelişen kararları ve uygulamaları; Millî Eğitim Bakanlığı’nın hedef, amaç, politika ve eylem noktasında birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan, sebep-sonuç ilişkisini gözeten bir politika oluşturma ve uygulama becerisini gösteremediğini gözler önüne sermektedir. Bakanlık birimlerinin her konuya sadece kendi görev alanları yönünden bakmaları, aldıkları her kararın kendi birimleri dışında da yansımaları olacağı hususunu göz ardı edip bu konuda sebep-sonuç-etki analizi yapmamaları, bütünün parçasını teşkil ettikleri gerçeğini unutmaları neticesinde alınan kararlar ve gerçekleştirilen uygulamalar, Bakanlığın eğitim ve personel politikasına uygun olmamakta, hatta söz konusu politikaları sekteye uğratmaktadır. Mezkûr birimler, karar ve uygulama sürecinde dar bakış açısının sonucu olarak Bakanlığın genel politikasıyla uyumlu işler çıkaramamaktadır. Bu nedenle, karar alma düzeyinde çok boyutlu ve sebep-sonuç analizini gözeten bir süreç işletilmelidir.”ifadelerini kullandı.
EĞİTİMCİLERE YÖNELİK ŞİDDETE BAKANLIK SEYİRCİ KALMAMALIDIR
Eğitimcilere yönelik şiddete bakanlığın seyirci kalmaması gerektiğini vurgulayan Şerefli, şunları kaydetti: “Öğretmenler, geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimiz için ‘iyi insanın’, ‘güzel ahlakın’ canlı fotoğrafı olmak durumundadır. Sadece öğreten değil, değerleri yaşayan ve yaşatan bir kimlik olarak öğrencilerinin karşısına çıkmalıdır. Öğrencisi, insan olmanın değerini öncelikle öğretmenler üzerinden yaşamalıdır. Adil olmayı, işinin hakkını vermeyi, iş ahlakını, hakça paylaşmayı, birlikte yaşamayı ve huzuru birlikte oluşturmayı, sınıfta ve okulda öğretmenden görmelidir. Böyle bir öğretmen profili için öncelikle öğretmenlerin toplumdaki saygınlığının ve itibarının, bu hedef doğrultusunda oluşması ve korunması gerekmektedir. Öğretmenlerin mali, sosyal, özlük hakları ve çalışma şartları bu itibar ve saygıyı oluşturacak biçimde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir. Öğretmene şiddet, bugün okullarda yaygın bir sorun hâline gelmiştir. Maalesef bugün öğretmenler saldırılara karşı savunmasızdır. Eğitim kurumlarında güvenlik tedbirleri yeterince alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. Bakanlık, eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olmalı; kendi personelinin yanında olduğunu göstermeli ve nerede duracağı belli olmayan şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gerekeni yapmalıdır.”
EĞİTİM YÖNETİMİNDE KARİYER LİYAKAT ESASLI OLMALIDIR
“Eğitim kurumları yönetici görevlendirme sürecinin, özellikle mülakat ayağının sorunlara ve yoğun bir dava sürecine neden olduğu, süreç titizlikle yürütülse dahi kamuoyunda olumsuz algılara neden olarak Bakanlığı yıprattığı görülmektedir.” diyen Şerefli, “Bu husustaki en büyük problem, bahse konu yönetmeliğin ve öncesinde çıkartılan çok sayıda yönetmeliğin sendikalar tarafından dava konusu edilmesi, aday seçimi ve görevlendirme usulü gibi yönetmeliğin pek çok can alıcı hükümlerinin mahkemelerce yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline karar verilmiş olmasıdır. Açılan bu davalar ile dava konusu edilen hükümlere istinaden tesis edilen bireysel idari işlemlere karşı açılan bireysel davalarda verilen kararlar, yönetici görevlendirme sürecini iller bazında sekteye uğratmaktadır. Diğer önemli bir sorun ise, yönetici görevlendirme konusunda uzun vadeli bir perspektif ve kalıcı bir sistem inşa edilemediği için, yönetici atama/görevlendirmeye ilişkin son on yılda pek çok kez yeni yönetmeliklerin yürürlüğe konulması, hatta uygulanmaksızın yürürlükten kaldırılan yönetmeliklerin mevcut olmasıdır. “dedi.
MAĞDURLAR HAKLARINA KAVUŞTURULMALI, İTİBARLARI İADE EDİLMELİDİR
Öncelikle eğitim gündeminin olağan hâle getirilmelisi gerektiğini kaydeden Şerefli, “Terör örgütlerinin bertaraf edilmesine, elemanlarının ve uzantılarının siyasal zeminden kamu düzenine, kamu personel sisteminden ekonomik sisteme bütün alanlardan tasfiye edilmesine yönelik faaliyetler, demokratik işleyişin, hukuk düzeninin ve insan haklarına dayanan toplumsal hayatın korunması amacıyla hukuk kurallarına bağlılık ve adaletin tesis edilmesi ekseninde hassasiyetle ve hızla yürütülmelidir. Bylock ile ilgili kurulan kumpas nedeniyle söz konusu programı kullanmadığı anlaşılan, yaklaşık 15 aydır açıkta olduğu hâlde hakkında hiçbir işlem tesis edilmeyen ve hâlâ açıkta bekleyen, haksız yere ihraç edildiği hâlde yargı kararları ve teknik inceleme neticesinde masum olduğu ortaya çıkan kamu görevlileri ivedilikle adalet bekliyor. Bakanlık, bylock kullanmadığı teknik olarak ispat edilen kamu görevlilerinden KHK ile ihraç edilenler için acil iade sürecini başlatmalı, yeni gelişmeler ışığında hızlı değerlendirmeler yapmalı, mülki idare amirliklerince yapılan açığa alma işlemlerinin sona erdirilmesinde aktif rol üstlenmelidir. Kumpaslar neticesinde veya kişisel garezlerle haksız yere ihraç edilen veya açığa alınan kişilerin eski görev ve kadrolarına dönmelerini sağlamak adaletin gereğidir.”diye konuştu.
ÖĞRETMEN İHTİYACI İVEDİLİKLE KARŞILANMALIDIR
Öğretmen ihtiyacının ivedilikle karşılanması gerektiğine dikkat çeken Şerefli, “Son yıllarda hatırı sayılır öğretmen atanmasına rağmen önemli sayıda öğretmen ihtiyacı olduğu da bir gerçektir. Norm fazlası öğretmenlerin eş vb. gerekçelerle ihtiyaç duyulan yerlere gidemeyeceği dikkate alındığında reel öğretmen ihtiyacı 120 bin civarındadır. Bakanlık, daha fazla öğretmen istihdamı gerçekleştirmelidir. Eğitimde reformların kalıcı olması, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır.”dedi.
FARKLI İSTİHDAM MODELLERİNDEN VAZGEÇİLMELİDİR
Farklı istihdam modellerinden vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Şerefli, “632 sayılı KHK ile kadroya geçirilmeden evvel var olan sözleşmeli öğretmen sorunlarının şimdi yeniden ortaya çıktığı görülmektedir. Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım kurum içi çalışma barışını bozmaktadır. Bakanlık, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmeli, atamaları kadrolu olarak yapmalıdır.”diye konuştu.
KAMU VİCDANINI YARALAYAN MÜLAKATLA ÖĞRETMEN ATAMA YÖNTEMİ SONA ERDİRİLMELİDİR
Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen atama yönteminin sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan Şerefli, “Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte Türkiye’deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edilmiştir. Uygulamanın başladığı ilk günden itibaren sözlü sınav kamuoyunda tartışılmaktadır. Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda bulunanların yeterlilikleri, sınavlarda sorulan sorular gibi konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Genel olarak, binlerce adayın çok sayıda farklı komisyon tarafından kısa süreli bir sözlü sınava tabi tutulmasının hem nitelikli öğretmen seçimine hizmet etmediği hem de adalet duygusunu zedelediği şeklinde genel bir kanı bulunmaktadır. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir sorun iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakat uygulaması yerine daha adil, hakkaniyetli, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre bir istihdam modeli hayata geçirilmelidir.”ifadelerini kullandı