Susuzluk, susuzluk, susuzluk…
Barajlar, göletler, dereler, su kuyuları alarm veriyor. Musabeyli Barajı boş, Kirazlı Göleti boş, Çamlık Göleti boş…
Su hayattır!
Su; sağlık, beslenme, gıda güvenilirliği, ekoloji ve çevre başta olmak üzere yaşamın pek çok alanında kullanılan bir kaynaktır. 2012 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayınlanan “Su İstatistikleri Raporu”na göre; yeryüzündeki toplam 1,4 milyar km³ suyun yaklaşık 35 milyon km³’ü tatlı su kaynaklarından oluşmakta olup, bu tatlı su miktarının sadece %1’i kullanılabilir niteliktedir. Bu nedenle, canlılar için hayati önem taşıyan sınırlı su kaynaklarının rasyonel yönetimi son yıllarda giderek daha önemli hale gelmiştir.
Dünya nüfusunun hızlı artışıyla birlikte tüketilen su miktarının katlanarak artması, iklim değişiklikleri, suyun tarımsal sulama, endüstriyel üretim ve elektrik enerjisi üretimi gibi pek çok farklı alanda kullanımının çoğalması; ancak bireylerde ve toplumlarda çevre bilincinin aynı hızda gelişmemesi nedeniyle tatlı su kaynakları sorumsuzca kullanılmıştır. Bu durum, kullanılabilir su miktarının giderek azalmasına ve gelecekte ciddi sorunlarla karşı karşıya kalma riskine yol açmıştır. Yapılan tahmini analizler, gerekli önlemler alınmazsa artan su ihtiyacı ve sınırlı su kaynakları nedeniyle 2030 yılında geri dönülemez bir küresel krizin başlayabileceğini göstermektedir.
Bir ülkedeki su kaynaklarının yeterliliğinin en sağlıklı göstergesi, yıllık içilebilir ve yenilenebilir tatlı su miktarıdır. Uluslararası ölçütlere göre kişi başı yıllık su tüketimi 1000 m³’ün altında olan ülkeler “su fakiri”, 1000–3000 m³ arasında olanlar “su sıkıntısı çeken”, 10.000 m³’ün üzerinde olanlar ise “su zengini ülke” olarak sınıflandırılmaktadır. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, tatlı su kaynakları açısından zengin bir ülke değildir. Su kaynaklarımız sınırlı olup, su kullanımı ve değerlendirilmesi açısından sorunlu ülkeler arasında yer almaktadır. Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı değerlendirildiğinde ülkemizin durumu daha da sıkıntılı bir tablo ortaya koymakta, su zengini ülkeler arasında bulunmadığımız açıkça görülmektedir.
Ülkemizde durum böyleyken, Yozgat özelinde su sorunu çok daha ciddi boyutlardadır. İşin kötüsü bu mesele, para, akıl veya zekâ ile kolayca çözülebilecek bir konu değildir. Evet, çok karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım ama gerçek bu…
Bu işin çözümü, vatandaşın su konusunda daha bilgili ve daha bilinçli hale getirilmesiyle mümkündür. Bunun için eğitim zemininin oluşturulması şarttır.
Su kıtlığı kapımıza dayandı…
Mutfakta, tuvalette, banyoda, temizlikte su kullanımına azami dikkat edelim. Suyumuzu tasarruflu kullanalım.
Öyle bir zamana geldik ki su, petrolden daha kıymetli bir hale gelmiştir.