Kırk yıldır gözlemciliğim siyaset konusunda bana en azından bir şey öğretti: Siyasette “Mümkünü yok, olamaz” keskinliğinde bir cümlenin yeri bulunmadığını…
Zamanında yaptığı sözlü çıkışlarla bir siyaset stratejisti olduğunu da ispatlamış rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, aynı gerçeği kendine has üslubuyla hepimizle paylaşmamış mıydı?
“Dün dündür, bugün ise bugün” veciz cümlesiyle…
Gerçekliği defalarca ispatlanmış bu bilgiyi sürekli zihnimde taşıdığım için, siyaset alanıyla ve siyasetçilerle ilgili olarak hiç kimseyle iddiaya girmem…
Sözün kısası, siyasette her şey mümkündür.
Dün de mümkündü, bugün mümkün olduğu görüldü, yarın da yeni örneklerle pekala karşılaşılabilir.
Konu üzerinde kafa yormamı getiren, son zamanlarda karşıma çıkan bazı iddialar ve tarizler oldu.
AK Parti Genel Başkanı unvanı da bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin yeni yasama yılına girdiği 1 Ekim akşamı, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un verdiği davette, muhalefet partileri yöneticileriyle bir buluştu.
O buluşmanın fotoğrafı çeşitli yorumlara yol açtı.
Vaktiyle aynı çatı altında bulunmuş, biri uzun süreyle bakanlık ve bir dönem başbakan yardımcılığı yapmış, diğeri kendisinin cumhurbaşkanı olması sonrasında başbakan olmuş, şimdilerde AK Parti’ye muhalif partilerin genel başkanı iki siyasetçi, fotoğrafta Erdoğan’ın yanı başındaydılar.
Anlaşılan, o fotoğrafa bakıp, “Galiba eski yuvalarına dönmek için davet bekliyorlar” niyeti okuyan, hatta “Döneceklerine iddiaya girerim” diyenler çıktı.
Mümkün mü?
“Mümkün değil” diyemem.
Partilerinden ayrılma sebepleri ortadan kalkarsa, hatta “Girersek, değişimi içeriden sağlayabiliriz” düşüncesiyle davet bile beklemeden, eski çatıları altına dönebilirler…
Karar vermekte zorlansalar da, böyle bir gelişme mümkündür.
Dağılmış görünen ‘6’lı masa’ için yeni bir çaba gösterilirse tersi de mümkündür ama…
AK Parti’den ayrılan kadroların yeni partileri, CHP ile yakın görünmekten imaj zararına uğradı.
CHP’liler, onların bu durumunu bilmezliğe vurup belli sayıda muhafazakarı listelerinde aday gösterdiklerinden pişmanlıkla ‘6’lı masa’ dostlarından uzak duruyorlar.
Hapiste bulunan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, T24’ten Murat Sabuncu aracılığıyla, eski masa arkadaşlarına tarizde bulunmuş.
Okuyalım:
“Geçmişte ittifak içerisinde olduğumuz bazı dostlar, sosyal medyadaki münferit yorumları haddinden fazla ciddiye alarak bize yönelik hiç hak etmediğimiz ifadelerde bulunuyorlar.”
Haklı bir tariz değil bu. Sosyal medyaya ek olarak CHP yanlısı medya da ‘6’lı masa’ dostluğuna ve o masada yer alanlara her fırsatta en incitici cümlelerle saldırıyor.
Onlar da daraltılmış siyaset alanında kendilerine başka çıkış yolları arıyorlar…
CHP’liler, gidilecek ilk seçimde sandıktan tek başına iktidar çıkacaklarına eminler…
Kıbrıs’taki seçimde Ankara’nın desteklediğini iddia ederek adayın yenilgiye uğraması kanaatlerini daha da artırdı.
Acaba?
Benim tahminime göre, siyasi hayatımız, her biri %35’lik kitlelere hükmeden üç parçaya ayrılmış durumda:
İlki Cumhur İttifakı’nın %35’i.
İkincisi CHP’nin alabileceği azami oy: %35.
Üçüncüsü, iki tarafa da eli gitmeyen %35’lik seçmenler…
“Ee yani” diyenleri duyuyorum..!
Üç çeyrek asırdır tek başına iktidar yüzü görmemiş CHP’nin siyasi anlayışı bu defa da hayal kırıklığına pekala uğrayabilir.
Mümkün mü?
Elbette, mümkün.