enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
42,5291
EURO
49,5628
ALTIN
5.744,63
BIST
11.007,37
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat
Az Bulutlu
9°C
Yozgat
9°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
12°C
Cumartesi Çok Bulutlu
12°C
Pazar Az Bulutlu
9°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
7°C

Siyasetin kördüğümü; Güç ve çıkar

Siyasetin kördüğümü; Güç ve çıkar
04.12.2025
A+
A-

Türkiye’de siyasetin yapısına, siyaset kültürüne ve siyasetin işleyişine dair sorulması gereken iki temel soru vardır;

Türkiye’de siyasal partilerin varlık sebepleri, ideolojik temelleri, toplumsal dayanakları ve siyaset yapma biçimleri nasıl şekilleniyor? Bu yapı, siyasal kültürü, siyasetin işleyiş dinamiklerini ve siyasal rekabeti hangi yönleriyle belirliyor?

Türkiye’de siyasal partilerin örgütlenme mantığı, siyasal sistem içindeki işlevleri, karar alma süreçleri, devletle ve toplumla kurdukları ilişkinin niteliği nedir? Bu yapı siyasetin niteliğini, kapsamını ve sonuçlarını nasıl ve hangi yönlerde şekillendiriyor?

Bu soruları sormak gerektiğini düşünüyorum.

Çoğulcu ve demokratik bir düzenin temel ve vazgeçilmez aktörleri olan siyasal partiler; toplumun taleplerini, beklentilerini ve farklı yönelimlerini somut politika önerilerine, uygulanabilir programlara ve kamusal çözümlere dönüştürerek karar ve irade mercilerine taşırlar veya iktidara geldiklerinde hükümet etme sorumlulukları altında bizzat icra ederler.

Genel olarak bakıldığında ideolojiler, siyasetin uygulanma biçimini ve içeriğini somut ve pratik anlamda oluşturan mutlak ve değişmez kalıplar değil; siyasal partilerin temel referans çerçevelerini ve genel yönelimlerini belirleyen bir rehber olmalıdır. İdeoloji ile siyaset arasındaki bağ, partilerin dünya görüşlerini tanımlamalarını ve temel “ilke–değer setlerini” oluşturabilmelerini sağlar.

Bu bağlamda siyasal partilerin asıl görevi, ideolojik dayanaklarından yola çıkarak siyaseti yorumlama biçimlerini gerçek hayatın ihtiyaçlarına tercüme edebilmek ve toplumun somut sorunlarına uygulanabilir çözümler üretebilmektir. Buradan hareketle bir ülkede siyasal mekanizmanın ve siyasal süreçlerin sağlıklı işleyebilmesi için siyasal partilerin “ideolojiyi rehber, programı araç, toplumsal sorumluluğu ise temel ilke” olarak benimsemeleri gerekir.

Önce Türkiye’de siyasetin panoramasıyla ilgili temel tespiti ortaya koyalım;

Türkiye, dünyadaki değişim sürecinden neredeyse hiç etkilenmemiş görünüyor ve hâlâ bütünüyle geçtiğimiz yüzyılın anlayış ve kodlarının geçerli olduğu bir siyaset ikliminde yaşıyor.

Türkiye’de siyasal partiler birbirleriyle “ideolojik eksende” rekabet ediyor; ancak iktidara geldiklerinde hepsi değişmez bir biçimde “menfaat eksenli” pratikler sergiliyor.

Türkiye’de siyaset, çok partili hayata geçtiğimiz 1950’li yıllardan bu yana somut program ve politika rekabetinden ziyade “varlık–yokluk ekseninde” yürüyen bir mücadele olarak yaşanıyor.

İdeolojik konumlanmanın sonucu olarak siyasal partiler, birbirlerinin varlıklarını “temelden ve toptan ret” anlayışıyla karşılıyor; amansız bir karşıtlık ve saldırganlık içinde seçim mücadelelerini çoğu zaman “ülkenin kaderini tayin edecek son savaş” gibi sunuyorlar. Bu nedenle siyasal tartışmalar; “biz varsak ülkenin geleceği var,” “onlar gelirse ülke hezimete sürüklenir,” “biz gidersek devlet çöker,” “bu seçim tarihi bir dönüm noktası” gibi söylemler üzerinden şekilleniyor. Bu dil yalnızca partilerin söylem biçimi değil; aynı zamanda keskin karşıtlık ekseninde tercihlerini ideolojik klişeler doğrultusunda oluşturan toplumun siyasal kültürünün ve siyasal psikolojisinin de bir parçasıdır.

Bu çerçevede Türkiye’de siyasal partilerin programlarında genellikle genel doğrular, afaki hedefler, soyut ifadeler, teknik içerikten yoksunluk ve elle tutulur politika önerilerinin bulunmaması karakteristiktir. Seçmenin rasyonel program ve somut hedef talep etmemesi, siyasetçinin de program içeriği üretme ve tartışma ihtiyacı duymamasına yol açar. Bu karşılıklı döngü, siyaseti “soyut anlatılar” ve “hamasi söylemler” düzeyine hapseder.

İdeolojik cepheleşme atmosferinde partiler iktidara gelmeden önce topluma parlak idealler, kurtarıcı hedefler, refah vadeden tablolar sunarlar. Bu bağlamda ülkeyi irticadan, bağnazlık bataklığından, bölünmekten, yabancıların sömürüsünden koruyacaklarını; milli bir ruhla ülkeyi şaha kaldıracaklarını iddia ederler. Ancak iktidar kapısı açıldığında bu pembe tablolar ortadan kalkar; verilen vaatler unutulur. Karar ve irade gücünü ellerine geçirdiklerinde sistemin işleyişine dokunmazlar ve mevcut yapıdan maksimum rant ve çıkar sağlama konusunda birbirlerinden geri kalmazlar.

Bu çizgide siyasal partilerin icraat pratiğini belirleyen asıl motivasyon; bitmeyen bir iştahla rant kovalamak, devletin bürokratik kadrolarına yakın çevrelerini yerleştirmek, bütçe imkânlarını ve kamu kaynaklarını kontrol eden kilit pozisyonları ele geçirmek olur.

Muhalefette iken yapısından ve hantallığından en çok şikâyet ettikleri, verimsizlik ve israf nedeniyle eleştirdikleri kurumlar; iktidar olduklarında “mevcut haliyle en fazla yarar sağladıkları” kurumlar hâline gelir.

İktidara gelme yolunda milliyetçilik, muhafazakârlık, laiklik, ilericilik, vatan, millet gibi hamasi söylemlerle taraftarlarını mobilize eden “çatışmacı ve cepheleştirici dil”; iktidar gücünü elinde bulundurduklarında sürdürdükleri rant düzeninin üzerini örten bir tür “maskeleme” işlevi görür.

Ortada sağlam temeller üzerine kurulmuş, sağlıklı işleyen bir siyasal sistem; öngörülebilir ve istikrarlı bir hukuk düzeni ve kurumsallaşmış bir yönetişim mekanizması olmadığı sürece tüm siyasal partilerin sonunda varacağı yer, bu güç ve menfaat eksenli sistemi daha da pekiştirmekten öteye geçemeyecektir.

Vesselam…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.