Siyaset, ülkeyi ve toplumu yönetme şekli ve sanatı olarak tanımlanır. Bu anlayış, elbette ki bir medeniyetin ve toplumun değerleriyle doğrudan ilişkilidir. Çünkü yönetim; salt bir teknik ve metotlar bütünü değildir. İnsan ve onun sosyal dünyasını düzenleme ile alakalı bir konudur.
Siyaset; kişinin kendi ihtiras ve menfaatlerini bir kenara bırakıp, kendini davasına ve halkına feda edebileceği bir anlayış ve fedakârlık işidir. Kişinin rahatından, menfaatinden ve keyfinden feragat ederek yerine getirmesi gereken kutsal bir vazifedir.
Fakat günümüzde siyaset; bir menfaat, makam ve şöhret elde etmenin yegâne yolu ve vasıtası haline getirilmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasının en önemli sebebi, siyasetin ahlaki değerlerden uzak bir sistem ve ilişkiler düzeni içinde gerçekleşmesidir. Özellikle Batı dünyasında güç ve menfaat ilişkileri çerçevesinde şekillenen parti sistemi, bu yozlaşmanın en büyük sebebi ve gerekçesidir.
Siyasette Ticaret ve İdeoloji
Şu husus önemli bir ilkedir: “Amaçlar, araçları meşru kılar.” Yani bir hareketin veya çalışmanın amacı ve hedefi meşru ise, kullanılan araçlar da ahlaki ve hukuki anlamda meşru olmak zorundadır. Eğer amaçlar meşru değilse, metotlar da meşru olmayacak; dolayısıyla ahlaki ve hukuki anlamda kabul edilemez olacaktır. Maalesef günümüz Batı hukuk anlayışı, siyasette ahlaki kuralları dikkate almadan yalnızca “hukuki” olmaktan söz ediyor! Halbuki ahlaki olmayan bir kuralın hukuki olması düşünülemez. Olsa da bu durum sadece lafla olur, uygulamada karşılığı olmaz.
Siyaseti bir amaç haline getirmek, onun faydası ve neticelerini elde edebilmek için öncelikle ticari ve iktisadi imkânlara ulaşmayı zorunlu kılar. Bu da siyaseti; asıl amacı olan toplumun faydası ve hakkın yerine getirilmesi gayesinden uzaklaştırır. İster istemez, siyaseti maddi güç sahiplerinin kontrolü altına sokar. Bu andan itibaren siyaset, toplumun ihtiyaç ve gerekliliklerine göre değil; maddi imkânları sağlayan güçlerin menfaatleri doğrultusunda şekillenir.
Bir diğer faktör ise siyasetin ideolojilere hizmet eder hâle gelmesidir. Bu durumda, bir amaç için ortaya çıkan ideolojik görüş ve düşüncelerden siyasi destek alınarak hedefe ulaşılmak istenir. Böylece belli bir ideolojik grubun desteğiyle siyasi hedefler gerçekleştirilmeye çalışılır.
Türkiye, maalesef bu temel ve sağlıksız dinamikler altında siyaset yapılan bir ülke hâline gelmiştir. Böyle bir yaklaşım ve yöntem, toplumu birbirinden ayırmakta; bazı kesimlere öncelik tanımakta ve toplumsal dayanışma ile barışı sabote etmektedir.
Artık siyaseti; her türlü menfaat, ideolojik hatta dini istismar ve kayırma çabalarından arındırarak, halkın ahlaki ve kültürel değerleri çerçevesinde yeniden dizayn etme ihtiyacındayız.
Ya bugün yapılan siyaset yanlış,
Ya da siyaseti bir menfaat ve itibar alanı olarak görenler — ya da öyle göstermek isteyenler — yanlıştır.