enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
42,6926
EURO
50,1525
ALTIN
5.871,72
BIST
11.233,66
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat
Çok Bulutlu
7°C
Yozgat
7°C
Çok Bulutlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
4°C
Cuma Az Bulutlu
4°C
Cumartesi Az Bulutlu
5°C
Pazar Az Bulutlu
4°C

Ego ve Nefis: Dost mu düşman mı?

Ego ve Nefis: Dost mu düşman mı?
01.11.2025
A+
A-

En hassas olduğumuz, yumuşak karnımız neresi desem siz ne dersiniz? Bana soracak olursanız, dinimiz, inanışlarımız ya da inanmak istediklerimiz diyebilirim. Yunus’un dediği gibi:

“Beni bende demen, ben de değilim.
Bir ben vardır bende, benden içeru.”

Bizden içeru olan her ne ise; bazen onunla dertleşir, bazen de kavga ederiz. Zira iç benimiz, zaaflarımızı, hayallerimizi ve hedeflerimizi ortaya koyarken, bir yandan da geçmişteki acılarımızı ve gelecekte olabilecek korkularımızı önümüze koyar. Bu durumda, anın verdiği lezzeti ve hazzı görmeyebiliriz.

İnsanın yaşadığı coğrafya, doğduğu evi, anne babası, hatta dedesi, ninesi, akrabaları, komşuları, arkadaşları, okuduğu okullar kaderi oluyor mu diye ikinci bir soru sorsam, gelen cevapların hep bir ağızdan “evet” olduğunu duyar gibiyim. İnsanın çevresi, ya zindanı olup istediklerinin önüne engel koyar ya da kendi iç beninin olumsuz tepkilerine rağmen edindiği bilgilerle doğru hareket ederek özgürlüğüne kavuşma sebebi olabilir.

İç bene dinî olarak “nefis”, psikolojik açıdan ise “ego” denmiştir. İster nefis, ister ego densin; bu yapı, kendimizi tanımlamak, anlamlandırmak, korumak ve sosyal hayatta daha uyumlu bireyler olmak için bize referans olan, dışarıdan gelecek tehlikelere karşı tedbir almamızı sağlayan bir çeşit koruma merkezidir. Bazen de bu ego, iç ve dış gerçekleri göz ardı ederek doğruların üzerini örter, inkâr ya da tahrif ettirebilir.

Ego yani nefis, yani biz!
Ego, yani nefis bizim düşmanımız mı?
Egoyu, yani kendimizi yenebilir miyiz?
Peki, ego yani nefis iyi mi, kötü mü?

“Sakın egonuzu, nefsinizi dinlemeyin; o size hep kötülüğü emreder. Nefsiyle hareket edeni kimse sevmez.” derken; egosuz olmayı hayatın en üst mertebesi olarak görenler de yok değildir.
Nefis ne demekti? “Ben.”
Bu söylemleri bir de “ben” kelimesiyle tekrar okuduğumuzda, durum biraz farklılaşacaktır sanırım.

Benliğimiz düşmanımız…
Beni dinlememeliyim.
Ben hep kötülüğü emrederim.
Benim söylemlerimle hareket ettiğim için beni kimse sevmeyecek.
Ben kötüyüm…

Tam da depresyona çağrı niteliğinde söylemlere şahit olduk, değil mi?

Peki, bizler kendimizle girdiğimiz savaşı yenebilir miyiz?
Kendimizden kurtulabilir miyiz?
Sevilmediğimizi bildiğimiz bir ortamda mutlu olabilir miyiz?
Mutlu olmazsak, mutlu edebilir miyiz?

Dışarıdan gelen sese kulaklarımızı tıkayabiliriz. Peki, içimizden gelen sesi duymama imkânımız var mı?
Unutulmaması gereken hakikat; insanın iç sesini asla susturamayacağıdır. Yanlış düşünce, eylem ya da söylemlerimizde bu iç ses bizi rahat bırakmaz.
Her ne kadar etrafımız kalabalık olsa da, gürültüler dışarıdan içeri taşsa da biz o sesi duyarız. Kendimizle baş başa kaldığımızda acımızı derinden hissederiz.

Suçlu olduğumuzu yalnızken kabul eder, sonra bu hakikatin üstünü örteriz. Bir yandan da mutlu ve rahatsız olmadığımızı dile getiririz.
Peki, iç benliğimizi susturabilir miyiz?

Gelen danışanlarım, bu hakikatlerin yaşanmış hâlini gözlerimin önüne seriyor. Haklı olduğunu ispat etmeye çalışırken, kendini temize çıkaracağını düşünüyor. Ancak sorduğum sorulara cevap verirken, iç beniyle baş başa kaldığında, gözlerini kaçırarak verdikleri yanıtlarla aslında her şeyi doğruluyor.

İki kapak arası kitap misali önüme açılan hayatlara neredeyse her gün yenisi eklenirken, kendini temize çıkarmak, birilerinden “haklısın” sözünü duymak için; yani egosunu tatmin etmeye verilen emeği, doğru hareket etmeye veremememiz ne acı geliyor.

Değiştiremeyeceğimiz şeyler üzerinden mutlu olmayı istemek, kendimizi değiştirmekle mücadele edememek, acizliğimizin bir ürünü değil mi?

O hâlde her şeyin tek sahibine dönerek ellerimizi açmalı, duamızı tam yapmalıyız:

“Ya Rab!
Değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için bana öncelikle doğru bilgi,
Bu bilgiyi kullanabileceğim cesaret,
Değiştiremeyeceklerimi kabul edecek doğru hareket ile sabır
Ve bu ikisini ayırt edebileceğim akıl lütfet.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.