2002–2015 yılları arasında AK Parti, toplumun hemen her kesimiyle temas kurabilen, talepleri siyaset üretimine taşıyabilen bir çizgi izledi. Bu yıllarda sokakta sıkça duyulan “AK Parti’ye oy vermiyorum ama şu anki siyasi istikrar ve ekonomik istikrardan memnunum.” cümlesi aslında partinin geniş toplumsal meşruiyetini anlatıyordu. Sağlıktan ekonomiye, demokrasiden yatırımlara, dış politikadan sosyal politikalara kadar birçok alanda seçmen davranışı, parti aidiyetinin ötesine geçen bir kabullenmeyi yansıtıyordu.
İyi yönetilen siyaset mi icraatları güçlendirir, yoksa başarılı icraatlar mı siyaseti?
Bu dönemin tecrübesi gösterdi ki AK Parti, her iki alanda da denge kurmayı başardı ve çeyrek asırdır siyasal sistemin merkezinde yer almaya devam etti.
AK Parti’nin geniş kitlelere hitap eden yapısı; AK Parti bugün hâlen toplumun yaklaşık yarısına hitap eden bir parti konumunda. Cumhur İttifakı’yla birlikte bu oran daha da genişliyor. Ancak zaman içerisinde Gelecek Partisi ve DEVA Partisi gibi yeni oluşumlar siyaset sahnesine çıktı. Ayrıca Saadet ve Yeniden Refah Partilerini de işin içine kattığınızda, bunların rahmetli Erbakan Hocanın yanında yöresinde bulunan insanlardan oluştuğu görülüyor.
Bu partilerin örgütleri incelendiğinde görülen temel gerçek şudur: Bu potansiyelin bir bölümü, AK Parti’den ayrılan kadrolardan oluşmaktadır. Her ne kadar oy oranları bakımından istedikleri başarıyı elde edemeseler de bu partiler, büyük şehirlerde hatırı sayılır bir kanaat önderi tabanıyla temsil edilmektedir. Türkiye’de siyaset sadece oy oranlarıyla değil, kanaat önderliği ve sosyolojik nüfuzla da şekillenir.
Dolayısıyla mesele, sembolik “ünlü isimler”den ziyade halkın arasında yaşayan, sözü dinlenen, şehir sosyolojisinin nabzını tutan kanaat önderlerini yeniden AK Parti çatısı altında toplama imkânının mevcut olduğudur.
Zaman zaman dile getirilen “AK Parti fabrika ayarlarına dönsün” yaklaşımı siyaset bilimi açısından doğru değildir. Tarih geriye işlemez; hiçbir siyasi hareket başladığı noktaya geri dönerek yol alamaz. AK Parti, 2002’den bu yana büyük bir birikim, tecrübe ve kurumsal hafıza oluşturdu. Bugün ihtiyaç duyulan, bu birikimin üzerine yeni bir vizyon inşa etmektir.
Siyasal alanda henüz güçlü bir alternatif model ortaya çıkmadığına göre, AK Parti’nin önümüzdeki dönemde toplumsal genişlemeye yeniden odaklanması mümkündür. CHP’nin kendisini hâlâ dar bir ideolojik hatta tutması, muhalefet içindeki dağınıklık ve şehir sosyolojisinin yeniden şekillenmesi bu ihtimali güçlendirmektedir.
Kaderin cilvesine bakın ki çeyrek asırdır siyasette güçlü bir alternatif yaklaşım ortaya çıkmadı. Toplum, gelecek senaryolarını hâlâ AK Parti üzerinden konuşmaktadır. Bu bağlamda, kentlerde yaşayan dağılmış kanaat önderlerini bir çatı altında toplamak, AK Parti için yeni bir genişleme fırsatı olabilir.
Şuraya kadar yazdıklarımın özeti bir cümleyle şudur:
Milli Görüş ile siyasete başlayanların elde ettiği siyasi başarının devamı ancak büyük–küçük demeden bir araya gelmekle mümkün olur.
İktidara gelmek büyük iştir.
İktidarda kalmak ise daha büyük iştir.