“Üslûb-u beyan ayniyle insan” derler.
Yani, konuşma üslubu kişinin kendisini yansıtır. Ya da, “kap içinde ne varsa onu sızdırır” da diyebiliriz.
Yüksek erdem, ahlâk, edep, haya, görgü ve medeniyet sahibi insanlar, duygularını muhataplarına hangi usulle konuşacaklarını bilenlerdir. Hangi kelimelerle, hangi hitap biçimiyle ve hangi ses tonuyla söyleyeceklerini uzun uzun düşünürler. Sözlüklerde daima müstesna bir yer edinmiş olan hitabet dili, yüksek sedası ve söz sanatlarının vazgeçilmez unsurlarıyla dikkat çeker.
Güzel ahlâk üzere yaratılmış olan insan, güzel konuşan insan olmalıdır.
Kırmadan, dağıtmadan; söyledikten sonra “özrü kabahatinden büyük” dedirtmeden söyleyebilmektir asıl maharet. Patavatsızca dilden dökülen her söz, gül yaprağını ezer gibi mahveder bütün güzelliği.
Hitabet sanatı, toplum veya topluluk önünde etkili ve güzel bir şekilde konuşma sanatıdır. Hitabet, yalnızca bir konuşma biçimi değil; edebiyat bilgisi, ritim ve müzikalite gibi unsurları da kapsayan yüksek bir sanattır. Temel amacı ise dinleyiciyi etkilemek ve ikna etmektir. Bu nedenle hitabet sanatı, insan ilişkilerinde büyük bir öneme sahiptir. Etkili bir hitabet, fikirlerinizi doğru bir şekilde iletebilmenize yardımcı olan en temel unsurdur.
Hitabet, muhatabının hafızasında yer edinebilmenin adıdır.
Yozgat’ta; siyasette, sosyal hayatta dedikoduyu ve laf taşımayı hayat anlayışı ve yaşam kalitesi hâline getirmiş; bunu da maharetli bir konuşma yapıyormuş edasıyla ortalıkta dolaşarak sergileyen tipler türedi. Nezaket yok, nezahet yok, bilgi yok, birikim yok… Yok, yok, yok!
Ne var? O da sadece 200 kelimeyle, ağzında eveleyip gevelediği bozuk Türkçesiyle, mırıltı halinde tonlamayla konuşmaya çalışmak.
Bu yanlışı bildiği hâlde kendini geliştirmeye de niyetleri yok.
Etrafımdakilere defalarca şu soruyu sorarım:
“Falanca tarihte falanca insan geldi, konuşma yaptı. Siz de oradaydınız. Ne konuştu, ne anladınız?”
Karşımdaki muhatap çoğunlukla şöyle cevap verir:
“Valla çok güzel konuştu.”
“Tamam, güzel konuştu da ne konuştu?”
“Valla güzel konuştu ama bir şey hatırlamıyorum.”
diyen çok insan var.
Demek ki hatip, muhatabında bir iz bırakamamış…
Elinde cep telefonu var, bilgisayar var. Günümüzün hitabet sanatının bir duayeni olan Tayyip Bey’i dinle. Sonra çok güzel konuşan Yavuz Ağıralioğlu’nu dinle. Muharrem İnce’yi takip et.
Eskilere gidecek olursak; Osman Bölükbaşı’nı, Erbakan Hoca’yı, Demirel’i, Türkeş’i, Ecevit’i, Özal’ı, Muhsin Başkan’ı dinle…
Hepsine Allah rahmet eylesin.