enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
42,7026
EURO
50,1232
ALTIN
5.937,69
BIST
11.348,83
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat
Az Bulutlu
4°C
Yozgat
4°C
Az Bulutlu
Pazartesi Karla Karışık Yağmurlu
3°C
Salı Karla Karışık Yağmurlu
1°C
Çarşamba Az Bulutlu
3°C
Perşembe Açık
5°C

Orta Direk

Orta Direk
30.04.2025
A+
A-

Bir zamanlar toplumun belkemiği sayılan, üretmeden tüketmeyen, kanaatkâr, sade ve ilkeli yaşamıyla hem aileye hem millete yön veren “orta direk” artık aramızda yok denecek kadar az. Yerini ise her şeyi para ile ölçen, lüks ve gösteriş tutkunu, vicdanını cüzdanına mahkûm etmiş bir anlayış aldı. Bu değişim sadece ekonomik değil, ahlaki bir çözülmenin de habercisi. Toplumun dengesi, geçmişte olduğu gibi sağlam karakterli, ölçülü ve sorumluluk sahibi bireyler üzerine kurulmazsa; doyumsuzluk bir çöküşe değilse bile, büyük bir sarsıntıya kapı aralayacaktır.

Toplumda “orta direk” diye bilinen tabir artık kalmadı.

Orta direk demek; kendi kendine yeten, geliri kadar gideri olan, harcamalarında titiz davranan, ihtiyaçlarının dışında masraf etmeyen, kimseye el avuç açmayan, mütevazı ve sade hayatı tercih eden, sözü ve sohbeti belli, aile hayatına önem veren, çocuklarını devlet okulunda okutan, her gün akşam aynı sofrada oturabilen, aile içi iletişime açık olan ve bunu hakkıyla uygulayan, topluma ve siyasete örnek olan insanlara yakıştırılan bir tanımdı.

Doyumsuzluk, bireyin sürekli daha fazlasını istemesi ve sahip olduğu şeylerden tatmin olamaması durumunu ifade eder. Psikolojik açıdan doyumsuzluk; mutluluk ve tatmin duygularının sürekliliğini sağlayamama, sürekli daha fazlasını talep etme eğilimi olarak tanımlanabilir.

Günümüzde ise doyumsuz, açgözlü, aklı kendinde, beş konak yukarıda, havai, macera seven, her şeyi parayla düşünen, “İstediğimi alırım, istediğimi satarım, istediğimi yerim, istediğimi içerim, kimse bana karışamaz” diyen, lükste ve şatafatta sınır tanımayan, marka hastalığı olan, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, gurur ve kibir abidesi, zenginliğin ve varlığın kendisinde rüküş durduğu tipler topluma yön vermeye ve örnek olmaya başladılar.

Konuşmalarında, tavır ve davranışlarında, hâl ve hareketlerinde buram buram enaniyet kokan; ellerindeki paraları gidince sadece bir kum torbasına dönen insanlar türedi.

Birlikte yaşamanın, dayanışmanın, elindeki imkân ve kabiliyetleri bir başkası için faydalı hale getirmenin hiçbir öneminin olmadığı insanlarla birlikte yaşama mecburiyetimiz hasıl oldu.

“Helal haram ver Allah’ım, garip kulun yer Allah’ım” mantığı insanları kuşattı.
Dünya hayatının gelip geçici, konup göçücü bir yer olduğundan uzak; dünyaya kazık çakacağını zanneden, kendini ebedî sanan garip ve tuhaf insanlar oluşmaya başladı.

Doyumsuzluk bir hastalıktır, şifası da yoktur.
Doyumsuzluk Allah’ın sınırlarını ihlaldir.
Doyumsuzluk kişiyi yalnızlaştırır.
Doyumsuzluk kibir ve gurur sahibi olmaktır.
Doyumsuzluk bencilliktir.
Doyumsuzluk insanı insan olmaktan çıkarır.

Her hafta cuma namazında imam, hutbenin sonunda “Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardımı emrediyor…” ayetini okuyunca bundan hiç etkilenmeyen bir güruh türedi.

Elbette toplumda insanlık tarihi boyunca fakir de olacak, orta halli de olacak, orta direk de olacak, zengin de olacak. Bu kaçınılmazdır.

“Fakirin, zenginin malında hakkı vardır” emri; zenginin her hâlinde, her zaman hafızasında ve yaşantısında olmalı, görülmelidir.
Her nedense zengin ama doyumsuz insanlar son derece cimri de oluyorlar.

Zengin olana ağa olmak, cömertlik, veren el olmak, Allah’ın emrini, toplumun ve fakirin hakkını korumak ve uygulamak yakışır.

Toplum, sosyal patlamayı; biriken sinir gazını, doyumsuzların, açgözlülerin, bitmez tükenmez hırsıyla, parayı bir silah gibi kullananların çoğaldığı dönemlerde açığa çıkarır.

Toplumda herkes; bilgisi, görgüsü, çabası, gayreti, mesleği ölçüsünde adaletli bir paylaşım içerisinde yaşamalıdır. İdeal olan budur.

Babadan, dededen kendisine servet kalmayan; kendisinin de herhangi bir mesleği olmayan; yaptığı işin toplum tarafından bilinmeyen, gizli saklı işler içerisinde olan ama son derece müreffeh bir hayat süren, bunun nasıl olduğunu da hiç kimsenin bilemediği, tahmin edemediği bir durumun oluştuğu insanlarla aynı havayı soluyoruz.

Bu, toplumun geleceği, milletin geleceği, ülkemizin geleceği açısından büyük bir sorundur.
Kolay kazanan, kolay harcayan, parayla her şeyi satın alabileceğini zanneden; servetinin kaynağını açıklayamayan, devletin de denetiminden uzak bir azınlık ortalıkta fink atıyor.

Doyumsuzlar, toplumda bürokraside de olsalar, namaz da kılsalar, ibadet de yapsalar, herhangi bir dernek, vakıf, sendika, tarikat, siyasi oluşum içinde de olsalar, son derece dikkat çeken ve sırıtan insanlar olduğunu çabucak fark etmek mümkündür.

Bu insanların önüne geçmek, önünü almak devletin işi değildir.
Toplum, bu tür doyumsuz insanlara tavır koymak, hareket kabiliyeti tanımamak ve bu insanlara bu alanı daraltmak mecburiyetindedir.

Doyumsuzlar, her zaman ve her hâlükârda vicdanlarını değil, cüzdanlarını düşünürler.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.