Bazen bir eşyanın, bir olayın, bir haberin, bir durumun yahut bir sözün sizi en derinden vurmasıdır!
Bazen bir söz, doğru olup olmadığınızı bilmediğiniz hâlde, rutininiz olarak görülen ve kabul etmek zorunda kaldığınız bir durumun aslında sizin faydanızdan ziyade zararınıza neden olduğunu tüm gerçekliğiyle yüzünüze vurur. Size, “kral çıplak” dedirtir.
O ana kadar o durumla ilgili yaşadığınız olayların tamamı bir anda, en ince ayrıntısına kadar bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçiverir. Hatta o şeritteki yirmi beşinci kare dahi zihninizde tüm detaylarıyla gün yüzüne çıkar.
O andan itibaren her şeyi sorgulamaya başlarsınız. Neyin doğru neyin yanlış olduğu, nerede yanlış yaptığınız, doğrunun aslında ne olduğu ve daha birçok soru, kemirgen olur; zihninizin kuytularına yerleşir.
Siz böyle bir durum yaşadınız mı bilmiyorum ama ben yaşadım. Bir dostumun sosyal medya hesabının açıklama kısmındaki “Yaşama sevincimi, sigortalı bir iş karşılığında sattım!” sözü, ruhumun dehlizlerindeki karanlığa ışık oldu.
Hayatı rutin haline getiren iş ve aş gailesi her şeyimizi alt üst etti.
Hayatımızı sadece maddi beklentilerin içerisinde tutan bir söz.
Ringe çıkan favori boksör iken, zihnime bir aparkat gibi gelerek beni saniyeler içinde tuş eden bir söz…
Bugüne kadar ki hayatımı en ince detayına kadar sorgulatan bir söz…
Ruhumu sekiz beş mengenesine aldıklarını en sade haliyle anlatan bir söz…
Ekonomik özgürlük, yatırım, birikim, gelecek kaygısı kavramlarını bir anda çöpe atan bir söz…
Zorunlu eğitimi, “zeki ama çalışmıyor” sözünü, sınavdan sınava koşar adım gidişleri yerle yeksan eden bir söz…
Okul ile gelecek kaygısı arasındaki köprüye bir dinamit olup yerleşen bir söz…
İnsanın kazandığının tamamının değil, yiyebildiği ve hayatını idame ettirebilecek kadarının kendisinin olduğunu gözler önüne seren bir söz…
Fikir dünyamda bütün -izm’leri alaşağı eden bir söz…
Ama işin en acı tarafı, o sözü yalnızca kendine değil, hepimize söylüyor olması. Anlayana, anlamak isteyene… Biz, hayatımızın sevinçlerini, nefesimizi, umutlarımızı çoğu zaman sigortalı ve garantili bir maaş karşılığında geri almamak kaydıyla ödünç veriyoruz. Sonra da sigortalı oluşumuza güvenerek her türlü hastalığı ruhumuza davet ediyoruz.
İnanç, ibadet, muamelat, dünya ve ahiret dengemiz alt üst oldu.
Maddi şeyler koskoca bir ömrü heba etmeye yetti de arttı bile…
Aşık Mahzuni Şerif ile nokta koyalım yazımıza:
“Parsel parsel eylemişler dünyayı
Bir dikili taştan gayrı nem kaldı
Dost elinden ayağımı kestiler
Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı.”