Siyaset, insan ve toplumun iyilik ve huzurunu gerçekleştirme mekanizmasıdır. Bunun da yolu, toplumun ihtiyaçlarından çok; ahlak, eğitim, kültür ve dayanışma gibi sosyal amaç ve programları gerçekleştirmekten geçer. Çünkü ihtiyaçları karşılamak, var olan ve benimsenen bir anlayış ve sistem içerisinde gerçekleşir. Sistem olmadan, ona ait ihtiyaçları da belirlemek mümkün değildir.
Siyaset; devlet felsefesi üzerine oturmalı ve bu felsefenin de, bir toplumun benimsediği değerler çerçevesinde şekillenmesi icap etmektedir. Özellikle siyaset; toplum ve medeniyetin yaşama perspektifine hizmet etmek, onun varlığını korumak ve ihtiyaçlarına cevap vermek üzere çalışması gereken bir kurumdur.
Tarih ve edebiyat bilgisi, şimdiye kadar nasıl bir medeniyet içinde yaşadığımızı ve bu medeniyetin sosyal, siyasi ve kültürel dünyamızda hangi kazanç ve kayıplara yol açtığını bize göstermektedir.
Ancak, tarih ve kültür bilgisine sahip olmayanlar, dünü bilmedikleri için bugünü doğru bir şekilde değerlendiremedikleri gibi, yarına nasıl hazırlanacaklarını da maalesef bilememektedirler. Çünkü günübirlik siyasetin sloganları ve tartışmalarıyla herhangi bir ciddi gelişmeyi gerçekleştirebilme imkânı yoktur. Zira siyaset; belli değer, kültür ve yaşama kurallarını gerçekleştirmeye çalışan bir “uygulama alanı”dır. Onu ve onu yürütenleri mükemmel veya hatasız görmek; İslami prensipleri, tarihi tecrübe ve uygulamaları bir kenara itmek olacaktır.
Günümüz siyaseti, her zaman olduğu gibi; arzular, ihtiraslar ve kişilerin kendilerine artı nitelikler kazanmaya çalıştıkları “tehlikeli bir mecra” haline gelmiştir. Bu tespiti, ben ve çevremdeki birçok aklı başında insanın, “Falanca siyasete girdi ama değişti!” cümlesiyle doğrulayabiliyoruz. Çünkü siyaset, belli makam ve kazançları elde etmenin iki yolundan biridir. Elbette orada da iyi işler yapılabilme imkânı vardır. Fakat siyasetin ahlak ve usulünü takip etmek kaydıyla… Bu ahlak, hiçbir zaman birilerinin elinde olan ve keyfî şekilde uygulanabilen bir kriter değildir. Çünkü bir kişi, “hem hâkim, hem davacı” olamaz. Fakat bugünkü siyasi sistem; bu iki rolü de kendi oynamak istediği için, haksızlıklar ve usulsüzlükler ortaya çıkabiliyor ve insanları sarmalına alabiliyor.
Türkiye, çok zor bir dönemden geçiyor. İçte ve dışta birçok kötü niyetli ve saldırgan devlet ve kuruluş var. Ama bunlar var diye siyasetin yanlış kural ve değerlerle hareket etmesine razı olmamız hatalıdır. Dostumuz da olsa, yakınımız da olsa; siyaset adına kutsal değer ve anlayışlarımızı birilerinin hatırına feda etme yetkimiz bulunmamaktadır.
Şunu da bilelim ki; eğer kutsal ve kıymetli değerlerimiz sadece sözde kalıyor ve bunların gereği yapılmıyorsa, zarar ve ziyanda olduğumuzu bilmeliyiz.