Fikir, insanın düşünce ile belli bir yaşama felsefesini temellendiren akli bir çözümlemedir. İnsan, fikriyle hayatını belli bir düzene koyar ve olaylara karşı tavrını belirler. Çünkü insan, akıllı bir varlıktır. Fikir, hadiseleri belli bir süzgeçten geçirerek en uygun kararı vermeye sebep olan, ölçülü ve dengeli bir karar mekanizmasının varlığını gösterir.
Düşünmek, salt bir değerlendirme süreci olurken; fikir, belli bir değer ve yaşama felsefesine göre hareket etmek demektir. Günümüzde dilin yozlaşmasıyla, “düşünce” kelimesinin “fikir” yerine kullanıldığını görüyoruz. Halbuki fikir, belli bir gaye ve hedefe göre yaşamanın çabasıdır ve kesinlikle hayatın “değerler sistemi”ne göre yönlendirilmesidir. Bir manada, hayatın “inanç sistemine göre” düzenlenmesidir.
Çevremizde, gerek giyimde, gerek konuşmada ve ilişkilerde; kişilerin iş adamı, artist, sporcu veya siyasetçi gibi kamuoyu oluşturucu güçlerin etkisiyle “kendisi olmadan başkası olma” yolundaki hareketleri, kitleleri yönlendiren bir sistemin devrede olduğunu göstermektedir.
Günümüz hayatı, “uzaktan kumandalı” ve belirsiz zevk, tutum ve davranışların hâkim olduğu, “kurgulanmış bir hayat”tır. Amerikalı sosyolog Ivan Illich’in dediği gibi; insanlar birilerinin yönlendirdiği bir hayatı yaşamakta ve kendisi olamadan, kontrol edilen tutum ve davranışlara yönlendirilmektedir.
Burada medya, teknokratlar, danışmanlar ve “uzmanlar” denilen bir grup, başkalarına kader biçmekte ve onları nasıl düşünecekleri, nasıl hareket edecekleri ve nasıl karar verecekleri konusunda yönlendirmektedir.
Tayin, terfi, atama, oturma, konuşma, hâl ve hareketlerine kadar yönetmektedirler.
Bütün bunların sonucunda ise…
Bunun adına “modern hayat” denmektedir! Bu hayatın özelliği; hiçbir kurala uymamak, kamuoyu oluşturma ve tüketim merkezli kitle yöneticilerinin güdümünde, sun’i bir hayat programına tabi olmaktır.
Bu güçler; nasıl giyineceğimizi, nasıl konuşacağımızı, nasıl yaşayacağımızı ve kimlere hizmet edeceğimizi belirlemektedirler. Burada hâkim tutum “kuralsız yaşam”dır.
Bu hayatta en fazla uzak tutulan konular: din, ahlak, gelenek ve fikirdir. Halbuki bu değerler; insanı ve toplumu medenileştiren, kurallı yaşamayı öğütleyen, yalandan ve gösterişten uzaklaştıran, birbirine saygı göstermeyi öğreten ve birbirinin hakkını gözeten bir yaşama anlayışını temsil etmektedir.
Bu kadar yazıdan sonra, kim ne anladı, ne çıkardı bilemem amma…
Yozgat’ta aklın, fikrin, tecrübenin hiçbir değeri yoktur.
“Ne söylüyor bu adam?”,
“Ne anlatıyor acaba?”,
“Yahu bu da çok konuşuyor, kendini akıllı mı sanıyor?”
“Bu adam kafayı mı yemiş?”
“Bu kadar aklın, fikrin vardı da neden bir baltaya sap olamadın?”
“Aklına geleni söylüyor, bunun aklıyla dili arasında mesafe yok, dilinin kemiği yok herhalde!”
Maalesef, aklın, fikrin, tecrübenin, yaşanmışlığın hiç kimseye fayda veremediği bir yerde yaşıyoruz.
Yozgat, maddi gücün, zenginliğin, paranın; sahiplerini ‘önemli’, ‘akıllı’, ‘fikirli’, ‘itibarlı’ ve ‘çok değerli’ gösterildiği bir yerdir…